Sürüş kaygısı, psikoloji ve nörobilim açısından anksiyete bozuklukları ile bağlantılıdır. Bu süreçte beyin bölgeleri önemli rol oynar:
Amigdala, tehdit algısından sorumlu merkezdir. Araç kullanırken olası bir tehlike algısı, amigdalanın aşırı çalışmasına yol açabilir.
Prefrontal korteks, mantıklı düşünme ve değerlendirme sürecinde görev alır. Ancak kaygı bozukluğu yaşayan kişilerde bu bölge, amigdalanın güçlü tepkisini baskılamakta zorlanır.
Geçmiş deneyimler de bu tabloya eklenir. Örneğin, trafik kazası yaşamış bir kişinin beyninde “direksiyon = tehlike” bağlantısı koşullanma yoluyla öğrenilmiş olabilir. Bilimsel terapiler, bu yanlış öğrenmenin düzeltilmesini amaçlar.
Nörobilimsel bulgular, sürüş kaygısının sadece psikolojik değil, biyolojik temelleri de olduğunu gösterir. Bu nedenle tedavi süreci, hem psikolojik yöntemleri hem de gerekirse biyolojik müdahaleleri (ilaç gibi) içerebilir.